Erikli-Bahçecik yaylasında ihaleye çıkan altın madenine karşı Araklı halkı birlik olarak eylem yaptı
Erikli Yaylasında bir araya gelen vatandaşlar ve doğa severler keşif için sondaj çalışması yapılan alanlara fidanlar dikerek protesto gösterisinde bulundu. Yayla sakinleri altın madeni ne pahasına olursa olsun topraklarına sokmayacaklarını belirterek, “Bu topraklardan çekilsinler. Burası yok olursa biz de yok oluruz. Bizi de mi yok edecekler?” dedi.
Bu topraklara sahip çıkmalıyız
Araklı Karadere Vadisi ve Yayları Doğa ve Yaban Hayatı Koruma Derneği Başkanı Şener Şengül gerçekleşen eylem öncesinde yaptığı konuşmada “Şu coğrafyayı, şu doğayı şu yaylayı, şu tabiatı asla feda etmeyeceğiz. Hep beraber bizim dedelerimizin, atalarımızın bize bıraktığı bu mirası biz de çocuklarımıza bırakmak için elimizden gelen mücadeleyi yapacağız ve yapmak zorundayız. Değerli kardeşlerim bu topraklar netice itibariyle bizimdir. Buranın hak sahibi bizler, buranın üzerinde yaşayan insanlardır. Burada böyle bir şey yapılması gerekiyorsa ilk önce vatandaşın onayı da alınması gerekir. Ne bizden onay alındı, ne soruldu, hiçbir şey yapılmadı. Gelip bizim yaylalarımızdan, topraklarımızdan bizi kovalayıp buralara zehir depoları, siyanür depoları, artık depoları yapacaklar. Bunlara kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Burası sadece bizlerin değil. Burada bildiğiniz gibi yaban tavuğu konaklama alanı var. Her sene gelir. Burada yavrular. Daha sonra göçmen olan hayvanlar yoluna devam eder. Bunun haricinde bizim yaylamızda yüzlerce ayı, kurt, geyik ve bunun gibi onlarca memelerinin de yaşadığı bir alan buralar. Bu alanları, bu hayvanları buradan yok edemeyiz. Bu hayvanları yok sayamayız. Onun için hep beraber canı gönülden bu topraklara sahip çıkmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Toprak zehirlendikten sonra altını ne yapalım
Şengül, sonuna kadar Karadere için mücadele edeceğini söyleyerek “Yıllar geçtikçe, gün geçtikçe hava şartları değişmekte, iklim şartları değişmekte ve kuraklık ön plana çıkmaktadır. Önümüzdeki yıllarda en değerli olacak olan hava, su, topraktır. Bakın az sıcak edince yukarılara kaçıyoruz hep. Pandemi oldu, mikrop çıktı, hep yukarılara kaçtık. 10 sene sonra, 20 sene sonra buraların değeri aşağılardan kat kat kat fazla olacaktır. Bunun yanında eğer burada böyle bir şeye müsaade edersek aşağıda köylerimizde de yaşama şansımız kalmayacaktır. Çünkü sularımız zehirlenecek. Burada siyanür kullanılsın kullanılmasın fark eden hiçbir şey yok. Çıkacak olan doğal zeminden doğal malzemeden ağır metaller sulara karışacak ve o sular bizim aşağıya gelecek ve biz onları kullanmak zorunda kalacağız. Onun için buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun haricinden netice itibariyle burada devletin çok fazla büyük bir kazancı da yok. Bundan emin olun. Devletin çok bir kazancı yok ama varsayalım ki burada çıkan altınların hepsi devletin ya da bizim olsun. Topraklarımız zehirlendikten sonra o altınları ne yapacağız? O parayı nerede yiyeceğiz? Onun için bizim için asıl olan topraklarımız, topraklarımız, topraklarımız. Ben bu işin sonuna kadar Şener Şengül olarak Şeref ve haysiyet sözü veriyorum. Tek kişide kalsam da bu işi sonlandırana kadar devam edeceğim ve sonlandıracağım. Gerekirse tek başına makinenin önüne yatacağım” sözlerini kaydetti.
Maden ÇED aşamasında
Şengül, sonbaharın gelmesini fırsat bilen şirketin makineleri yaylaya sokabileceğini belirterek, “Şimdi sonbahardır. Bu tür insanlar yaylalardan insanların çekildiğini fırsat bilerek buralara makine atmaya kalkar. Böyle bir durumda bir türlü haberleşeceğiz. Böyle bir şey oldu mu daha kalabalık bir şekilde aynı şekilde burada olmamız lazım. Bunun için özellikle sizden rica ediyorum, istirham ediyorum. İyi bir örgütlenelim böyle bir şey olunca aynı kalabalıkla burada yerimizi alalım. Gördüğünüz gibi işte bak buraları delik deşik ettiler. Buraları 2019’a kadar makinelerle beraber sondaj alanı olarak her taraf delik deşik edildi. Yaklaşık ortalama 250-300 metre deliklerle beraber sondaj araması, altın araması yapıldı. Doğanın ne biçim tahrip olduğunu hep beraber görüyoruz. Ama bundan sonra tabii bu tahribat onun yanında hiçbir şey değil. Belki de bulunduğumuz bu yer 300 metre, 500 metre aşağıda Pazarcık alanı dediğimiz kota kadar inecek. En azından bir kilometre çapında burada büyük bir alan. Damar boyunca artık nereye gidiyorsa damar boyunca kazılar devam edecek ve inanılmaz bir çukur olacak. Ne moloz yığını ve ne bir ağaç ne bir güzellik hiçbir şey kalmayacak. Buranın ruhsat ihalesi yapıldı. Şu anda ÇED aşamasında. ÇED aşama hazırlıkları yapılıyor. ÇED’e başvurulacaklar. Devlet aklının bundan vazgeçeceği inancındayız. Buranın ihalesi Sayer İnşaat ve Enerji adlı bir İstanbul Firması” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Günebakış