Koleksiyoner Mehmet Çebi’den sanatseverleri heyecanlandıran sergi
Türkiye’nin sanat koleksiyoneri denilince akla ilk gelen isimlerinden olan hemşehrimiz Mehmet Çebi, muhteşem bir sergiye hazırlanıyor…
14 Temmuz akşamı Lütfi Kırdar Sergi Salonu’nda Türkiye’nin meşhur koleksiyoneri, hemşehrimiz Mehmet Çebi, sanatseverleri 1 Hattat 2 Ressam Sergisi ile buluşturacak.
Mehmet Çebi, kendi koleksiyonunda yer alan çok değerli eserleri beğeniye sunacak. Sergide ise sanatçılardan Mustafa Sekban ve Enver Fazıl’ın resimleri ile Cevad Huran’ın hat eserleri yer alacak.
14 Temmuz akşamı saat 18.00’de Lütfi Kırdar Sergi Salonu’nda açılışı yapılacak sergi, 15-21 Temmuz günleri arasında da ücretsiz gezilebilecek.
Mehmet Çebi kimdir?
Mehmet Çebi, 1968’de İstanbul Süleymaniye’de dünyaya geldi. Eğitim hayatına Namık Kemal İlkokulu’nda başlayan Çebi, lise eğitimini Bakırköy İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı.
Ardından yükseköğrenimi için İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü tercih etti. Yine aynı üniversitede, İktisat Fakültesi Sosyal Siyaset Bölümü’nde master yaptı…Ancak gönlünü de sanata kaptırmıştı çoktan. Beyazıt’ın dili olsa da konuşsaydı. Muhakkak Mehmet Çebi’nin sahaflarda, Çınaraltı’nda geçirdiği zamanları inci gibi dizili anlatırdı. Memlekette çok siyasal mezunu var diye düşündü. Sevdiği, onu mutlu eden işin peşinden gitmeye karar verdi.
Bir sonraki adımında Mehmet Çebi, dünyayı takip etmeye başladı. Zihnini ve ruhunu gelişmeye açmıştı. Yalnızca hat sanatı değil, özellikle Türk resmini de takibe aldı. Türk resminin klasik ve modern dönemi ile ilgilenmeye başlamıştı. Batı resminde durum ne, nerelere gidiyor diye onun da peşine gidip kıyasa ortam hazırlıyordu. Bunun için Avrupa’da müzayedelere gitmeye, müzeleri gezmeye başladı.
Mehmet Çebi, keşifleri arasında şunu da fark etmişti. Koleksiyonculuk paradan önce kültür gerektiriyordu; ama para kazanmadan da bu işi yürütemezdi. Bunun için 1990’da, Çebi Antik Şirketi’ni kurarak, sanat eseri ve antika ticaretine başladı. Sanatı keşfetmek için çok çalıştığı yıllar birbirini kovaladı. 2000’lerin başında İstanbul Antik Sanat Müzayede Evi ve Galerisi’ni kurdu. Bir yandan da tespih ve hat koleksiyonunu zenginleştirmek için çalışıyordu. Bir de şöyle bir şey düşünmüştü. Hz. Ali rivayet etmiş, Peygamber Efendimiz’in tabir-i caizse kelimelerle portresini çizmiş, onun fiziki ve ahlaki özelliklerini anlatmış.
Mehmet Çebi, bu metne sadık kalarak nasıl yeni tasarımlar, yeni hilye çeşitleri ortaya koyarız düşünmüş, özellikle hilye üzerinde yoğunlaşarak yeni şeyler üretmeyi tasarlıyordu. Bir sınırı olmadan tüm sanat dallarına beğenisini sunuyordu. İlgisi, bilgisi ve zevki bir araya geldiğinde ise, renkli mürekkepler, renkli kâğıtlar kullanan sanatkârları düşlüyordu.
Nasıl bir portre çıkarmak istiyorlarsa, onların hayal dünyasından çıkacaklara karşı heyecan duyuyordu. Sanatçının kalbinden geçen ne ise, onlar Peygamberimiz’i harflerle görsel olarak nasıl tarif etmek istiyorsa, kendini onları teşvik edecek noktada bulmuştu kendini.
Bu düşünce, çağdaş hattatların yazdığı Hilye-i Şerif’lerden oluşan bir koleksiyon çıkardı ortaya. Hiç yadsınamayacak bir kısmı yurtdışında olmak üzere büyük sergi ve tanıtım organizasyonları gerçekleştirdi.
Çebi, sadece dünyayı keşfetmiyor, keşfe çıktığı dünyanın bir parçası olmaya gayret ediyordu… 2015’te, İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı’nı kurdu.
Mehmet Çebi, doğduğu semte yıllar sonra anlamlı bir hediye bıraktı. Vakfa ait Hilye-i Şerif ve Tespih Müzesi’ni, Süleymaniye’de ziyarete açtı. Mimar Sinan imzası taşıyan “Siyavuş Paşa Medresesi”, bu müze için vakıflarca tahsis edildi.